Bu ayki yazımın konusu yine Harun Yahya’nın gerçek dışı iddiaları olacak. Bu seferki kitabımız ‒ her ne kadar isim benzerliği olsa da ‒ geçen seferkinden farklı. Bu yazıda “50 Maddede Evrim Teorisinin Çöküşü” adlı kitaptaki iki maddeyi ele alacağım. Lafı fazla uzatmadan incelememize başlayalım:
4 – Deprem, Bir Şehri Nasıl Geliştiremezse, Mutasyonlar da Canlıları Geliştiremezler
Mutasyonlar, insan vücuduna dair tüm bilgilerin şifreli olduğu DNA üzerindeki rastlantısal değişikliklerdir. Mutasyonlara radyasyon, kimyasallar gibi etkenler neden olur. Evrimciler, mutasyonların canlıları evrimleştirdiğini öne sürerler. Oysa mutasyonlar canlılara daima zarar verirler, onları geliştirmezler, onlara yeni özellikler (örneğin kanat, akciğer gibi organlar) kazandıramazlar. Onları ya öldürür ya da sakat bırakırlar. Mutasyonların bir canlıyı geliştirdiğini, ona yeni özellikler kazandırdığını iddia etmek, bir depremin bir şehri daha gelişmiş ve modern bir hale getirdiğini, veya bir bilgisayara çekiçle vurulduğunda bir üst modelinin ortaya çıkacağını iddia etmeye benzer. Nitekim gözlemlenmiş hiçbir mutasyonun genetik bilgiyi artırdığı görülmemiştir. (Harun Yahya, 50 Maddede Evrim Teorisinin Çöküşü, s. 10-11)
Mutasyonların canlılara daima zarar verdiği, canlıları geliştirmediği, yeni özellikler katmadığı gibi iddialar ancak bilimsel gerçeklerden tamamen kopuk bir zihnin ürünü olabilir. Elbette her mutasyon yararlıdır, yeni özellikler katar gibi bir iddiada değilim ama Harun Yahya’nın buradaki iddiası tüm mutasyonların zararlı olduğu yani hiçbir şekilde yararlı mutasyon olamayacağı yönündedir. Amerika’daki en popüler evrim karşıtı Hristiyan gruplardan olan Answers in Genesis bile yaratılışçılar tarafından asla kullanılmaması gereken argümanlar listesine “hiçbir yararlı mutasyon yoktur” maddesini koymuştur. İnançları uğruna Dünya’nın 6000 yaşında olduğunu bile savunabilen bu adamlar bile “hiçbir yararlı mutasyon yoktur” argümanının bilimsel gerçeklerle çeliştiğini görebiliyor ama Harun Yahya bu saçma iddiayı savunuyor ve bu görüşü, depremlerin binaları yıkması ve çekiçle bilgisayar vurmak gibi absürt örneklerle süsleyerek insanlara yutturmaya çalışıyor.
Mutasyonların prensip olarak yararlı olup olamayacağıyla ilgili bir tartışmaya girmek bile anlamsız olacaktır. Şüphesiz ki prensip olarak mutasyonlar yararlı sonuçlara neden olabilir. Ama gerçekten de gözlemlenmiş yararlı mutasyonlar var mıdır? Elbette vardır. Bu konuda en çok bilinen birkaç örnek için Yararlı mutasyonlar var mıdır? başlıklı yazıya bakabilirsiniz. Bu yazıda yararlı olduğu bilinen birkaç mutasyon örneğini ve kısa açıklamalarını görebilirsiniz.
Bunun yanında Mutasyon tipleri ve ektileri başlıklı yazıyı da incelemek Harun Yahya’nın örneklerinin absürtlüğünü daha net ortaya koyacaktır. Örneğin kromozom veya gen duplikasyonları (ikileşmeleri) bir çekiçle bilgisayara vurmaktan ziyade örneğin bilgisayarın sabit diskinin veya hafıza biriminin birer kopyasının oluşması gibi birşeydir. İkinci bir sabit disk oluşmasının yararlı olmasının mümkün olamayacağını mutlaka zararlı olacağını söylemek ne kadar akıllıcadır sizce? Gen duplikasyonlarının yanında ekleme ve çıkarma mutasyonları ile nokta mutasyonların da yeni ve farklı özelliklerin ortaya çıkmasında etkili olduğu gözlemlenmiş ve gayet iyi bilinen gerçeklerken Harun Yahya’nın yaptığı gibi bu gerçekleri görmezden gelerek insanlara bunların aksini aktarmaktaki amaç ne olabilir? Olay acaba sadece bilgisizlikten kaynaklanan yanlış bilgi aktarımı mı yoksa belli bir amaca yönelik olarak çarpıtma ve aldatmaca mı?
Geçelim bir diğer iddiaya:
7 – Canlı Grupları Yeryüzünde Aniden ve Aynı Anda Ortaya Çıkmıştır
Bugün bilinen temel canlı kategorilerinin tamamına yakını, 530-520 milyon yıl önce, “Kambriyen Devri” adı verilen jeolojik devirde aynı anda ve aniden ortaya çıkmıştır. Süngerler, yumuşakçalar, solucanlar, derisidikenliler, eklembacaklılar, omurgalılar gibi birbirinden tamamen farklı vücut planlarına sahip canlı kategorileri, daha önceki jeolojik devirlerde hiçbir benzerleri yokken, bir anda belirmişlerdir. Bu gerçek, evrimcilerin, canlıların tek bir ortak atadan uzun zaman içinde ve aşama aşama türedikleri iddiasını çürüten önemli bir delildir. Yeryüzünün bir anda, son derece farklı vücut yapılarına, son derece karmaşık organlara sahip birçok canlı ile dolması, elbette ki bu canlıların yaratıldıklarını gösterir. Evrimciler, Allah’ın varlığını ve yaratışını inkar ettikleri için bu mucizevi olayı kesinlikle açıklayamazlar. (Harun Yahya, 50 Maddede Evrim Teorisinin Çöküşü, s. 12-13)
Burada devasa boyutta bir çarpıtma göze çarpıyor. Belki çok önemli değil ama Kambriyen devri 10 milyon yıllık bir aralığı değil 490-543 milyon yıl öncesini yani 53 milyon yıllık görece oldukça uzun bir aralığı kapsar. Ayrıca bilinen temel canlı kategorilerinin tamamına yakınının bu dönemde ortaya çıktığı, tamamen gerçeklikten uzak ve bilimsel delillerle çelişen temelsiz bir iddiadan başka birşey değildir. Eski bir Genç Dünya Yaratılışçısı ve (halen) Hristiyan olan Glenn R. Morton’un Phylum Level Evolution (Filum Seviyesi Evrim) başlıklı makalesinde belirtildiği gibi Kambriyen öncesi dönemde 4 filum, Kambriyen döneminde 9 filum, daha sonraki dönemlerde ise 20 civarında filum ortaya çıkmıştır. Bunlar sadece hayvan filumlarını kapsar. Bunlara bitki filumları da eklendiğinde dağılım şöyle olur: Kambriyen öncesi dönemde 4, Kambriyen döneminde 9, sonraki dönemlerde ise 32 filum. Görüldüğü gibi Kambriyen döneminde ortaya çıkan temel canlı kategorileri bırakın tamamına yakın olmayı çoğunlukta bile değildir. Son 10 bin yıllık dönemi kapsayan Holosen devrinde yani M.Ö. 8000 yılından günümüze kadar on 10 bin yıl içinde olan süreçte 12 (bitkiler de katılırsa 13) yeni filum ortaya çıkmıştır. Yani şu anda Kambriyen dönemine göre çok daha kısa sürede daha fazla yeni vücut planının ortaya çıktığı bir dönemde yaşamaktayız. Ayrıca bakterilerilerin 2.5-3 milyar yıl önce var oldukları gerçeğini de unutmamak gerekir. Mikroorganizmlar Kambriyen döneminin çok öncesinden beri Dünya üzerinde varlıklarını sürdürmektedirler.
Burada tüm yaratılışçıların cevap vermesi gereken çok önemli bir soru karşımıza çıkıyor. Fosil kayıtlarında omurgalı hayvanların ilk defa gözlemlenme sırasının balıklar, amfibiyenler, sürüngenler, kuşlar ve memeliler şeklinde olması ve aniden hep beraber bir ortaya çıkışın olmaması Kambriyen patlaması iddiasını nasıl destekler? Ayrıca neden Kambriyen dönemine ait hiçbir amfibiyen, sürüngen, kuş veya memeli fosili yoktur? Eğer Kambriyen dönemi ani ve toptan bir yaratılışı temsil ediyorsa neden bu dönemden kalan sürüngen, kuş veya memelilere ait hiçbir fosil bulunmuyor ve aniden yaratılış görüşünün tam aksine bu canlı grupları kademeli bir değişimi işaret edercesine sırayla ortaya çıkıyorlar?
Mutasyonlar zararlı mıdır?
Zararlı mutasyonlar olduğu gibi, yararlı ya da ne yararlı ne de zararlı mutasyonlar da vardır. Burada anlaşılması gereken nokta mutasyonların (aslında tüm genlerin tüm çeşitlerinin) yararlı veya yararsız olmasının canlının içinde bulunduğu çevreye bağlı olduğudur. Mesela sarı topraklı bölgede yaşayan bir tarla faresi için sarı renkteki kıl rengi sağlayan bir gen çeşidi (mutasyon sonucu ortaya çıkan bir allel) yararlı iken koyu renk toprakta yaşayan başka bir tarla faresi için zararlıdır.
Mutasyon Tipleri Ve Etkileri
Mutasyonlar genomdaki (genetik yapı) değişikliklerdir. Mutasyonlar oldukça fazla sayıda yolla meydana gelebilirler. Aynı zamanda evrime etkileri açısından da farklıdırlar.
Çoğalma sırasında genomun kopyalanması ile oluşan mutasyonlar düşey transfer mutasyonu olarak bilinirler. Bu şekilde adlandırılmalarının nedeni, atadan döle, düşey inme kolları ile aktarılmalarından dolayıdır. Popülasyon genetiğindeki ilk çalışmalarda tüm mutasyonların düşey transfer mutasyonu oldukları varsayılmıştı.
Yatay mutasyon transferleri, DNA’lar bir organizmadan diğerine taşındığında meydana gelirler. Yatay transfer, evrimsel yeniliğin başlıca bir kaynaklarından biri olabilir. Yeni genler, yatay transferle, düşey transfere kıyasla çok daha hızlı yayıldıklarından yatay transfer önemlidir. Eğer evrim bir ağaçla tanımlanırsa, düşey genetik hareket, genlerin alt dallara aktarılması; yatay genetik hareket ise genlerin dallar arasında aktarılmasıdır.
Organizma içi transfer mutasyonları, gen veya gen parçalarının bir organizma içinde ortada dolaşmalarından meydana gelirler.
Kelimenin tam anlamıyla melezler (başka tür ile çiftleşme) mutant (mutasyona uğramış) değildir. Pek çok tür gruplarında, özellikle bitkilerde, genler bir türden diğerine melezler yoluyla transfer olurlar.
Mutasyon tipleri:
1– Nokta mutasyonu
En sık rastlanan kopyalama hatası nokta mutasyonudur. Bu mutasyon şeklinde gen içinde belli pozisyondaki bir nükleotid, farklı bir nükleotid ile yer değiştirir. Genellikle mutasyon hızlarından bahsedildiğinde nokta mutasyonları kastedilmektedir.
Nokta mutasyonlarının etkileri: Iskarta DNA’da nokta mutasyonları sıktır ama etkisi yoktur. Bazen düzenleyici bölgelerdeki nokta mutasyonları etkisizdir ve bazen de bazı genlerin ifadelerini değiştirirler.
2– Eklenmeler ve eksilmeler
Kopyalama sırasında, DNA’nın bir bölümü eksilebilir veya yeni bir bölüm eklenebilir. Tipik olarak bu, kromozom kopması veya yeniden sıraya dizilmesi sonucunda olur. (Aşağıya bakınız.) Eklenme ve eksilmeler belli yatay transfer tipleri ile de meydana gelebilir.
Eklenme ve eksilmelerin etkileri: Eğer yeni veya eksilen bölümün uzunluğu üçün katı değilse, okuma çerçevesi artık yanlış sıralandığından aktarım eklenme/eksilmenin olduğu noktadan sonra karışır. Bu çerçeve kayması (frameshift) mutasyonu olarak tanımlanır. Bazı genlerde blok olarak ikileşme olabilir bölümler vardır. Bu da tandem ikileşme olarak tanımlanır.
3– Kromozom İkileşmesi
Bazen bir veya daha fazla kromozom çoğalma sırasında ikileşir; döller bu kromozomların fazla kopyalarını alırlar.
Kromozom İkileşmesinin Etkileri: Genellikle bir kromozomun ikileşmesi dezavantajlıdır; bunun bir örneği insanlarda Down sendromudur. Kromozomların hepsinin birden fazla kopyası olması poliploidi olarak tanımlanır. Poliploidi, mantar ve hayvanlarda nadirdir (gene de meydana gelir) ve bitkilerde sık görülür. Bütün bitki türlerinin %20 – 50 sinin poliploidi sonucu ortaya çıktığı hesaplanmaktadır.
Gen ikileşmesi çok yaygındır; eski yetenekleri tutarken bir şekilde yenilerinin gelişmesini sağladığından önemlidir. Almaşık alellerle bir tek genden çok az farklı işlevsel alelleri olan neredeyse farksız kopyalanmış genlere, farklı işlevsellikleri olan genlerle evrimsel bağlantılı gen ailelerine kadar bütün ara evreler doğada bulunabilir.
4– Kromozom kopması ve yeniden sıralanma
Çoğalma sırasında bir kromozom iki parçaya bölünebilir veya iki kromozom birleşebilir. Bir bölümü, kromozomun bir kısmından diğerine taşınabilir veya yönü çevrilebilir. Bu, eksilmelerin, ikileşmelerin ve yer değiştirmelerin meydana gelebildiği mekanizmadır.
Kromozom kopması ve yeniden sıralanmanın etkisi: Bu cins değişiklikler çoğu zaman organizmaların yaşama yeteneğini etkilemez (genler hala orada, sadece farklı yerlerdedir), ama eşeysel çoğalan türlerde organizmanın yaşayabilir, doğurgan döller üretmesini daha az muhtemel kılar.
5– Retrovirüsler
Bazı virüsler bulundukları ev sahibinin (kendilerini besleyen bitki veya hayvan) genomuna kendi kopyalarını sokma yeteneğine sahiptirler. Bunu olanaklı kılan kimyasal (tersine transkriptaz), genetik mühendisliğinde yaygınlıkla kullanılır.
Retrovirüslerin etkileri: Bu ekseriya virüsün için o ev sahibini, virüsün üremesi işini yaptırtması için bir yoldur. Bununla beraber bazen yerleştirilen gen mutasyona uğrar ve ev sahibi organizmasının genomunun sabit bir kısmı haline gelir. Ev sahibi genomundaki virüsle ilgili DNA’nın pozisyonuna bağlı olarak, genler bozulabilir veya gen ifadeleri değiştirilebilir. Yerleşmeleri çok hücreli organizmaların tohum hattında olurlarsa düşey olarak da aktarılabilirler.
6– Plazmidler
Plazmidler, bakteriden bakteriye geçen küçük, yuvarlak DNA parçalarıdır. Plazmidler tür kolları arasında transfer edilebilir.
Plazmid transferinin etkisi: Plazmid transferi, antibiyotiklere karşı direnç verenler gibi yararlı genleri yaymanın önemli bir yoludur. Plazmid transfer bir yatay transferdir.
7– Bakteriyel DNA takası
Bakteriler DNA’yı doğrudan takas edebilirler. Bunu da ekseriya çevresel gerilime tepki olarak yaparlar.
Bakteriyel DNA takasının etkileri: Takas ekseriya içerilen bakterilerin biri veya ikisine de ölümcül olabilir. Bununla beraber, bazen partnerlerin bir veya ikisi de mevcut çevre için zorunlu olabilir.
8– Yüksek seviye transferi
Bazı parazitler genetik malzemeyi bir organizmadan alıp, diğerine taşıyabilirler. Bu yabani yaşamda meyve sineklerinde gözlenmiştir.
Yüksek seviye transferinin etkileri: Bu vuku bulduğunda, yeni çıkmış aleller bir tür içinde, sıradan gen akışına göre çok daha hızlı yayılırlar.
9– Sembiyotik (ortak yaşama) transfer
İki organizma yakın sembiyotik ilişki içindeyseler, birisi diğerinden gen “çalabilir”. Bunun en dikkate değer örneği mitokondriyonlardır. Mitokondriyonlu organizmaların çoğunda orijinal mitokondriyon genlerinin çoğu, mitokondriyonlardan nüklear genoma geçmiştir.
Sembiyotik transferin etkileri: Başlıca etki, sembiyotik ilişkinin ihtiyari olmaktan zorunlu olmaya değişmesidir.
10– Transpozonlar
Transpozonlar genomda bir yerden başkasına hareket edebilen genlerdir.
Transpozonların etkisi: Yerleşme konumuna bağlı olarak ev sahibi genlerin ifadesini bozabilir veya değiştirebilirler. Bazı türlerde mutasyonların çoğu transpozon yerleşiminden dolayıdır. Örneğin Drosofila’da (küçük meyve sineği), % 50 – 85 oranında mutasyonun nedeni budur.
Mutasyonlar Zararlı mıdır?
Soru: Evrim mutasyonlara bağlı ve çoğu mutasyon zararlı değilmidir?
Cevap:Hayır, mutasyonların çoğu ne zararlı ne de faydalıdır.
Bu kısa cevaptı. Uzun cevap şudur; mutasyonlar nötr (ne zararlı ne de yararlı) olabilirler, çok zararlı ya da çok yararlı olabilirler ve en önemlisi mutasyonların zararlı ya da yararlı olmaları çevreye bağlıdır. Çoğu mutasyon ya nötrdür ya da etkileri çevreye bağlıdır. Gelin bir mutasyonun şartlara bağlı olarak nasıl yararlı ya da zararlı olabileceğini açıklayan bir örneği inceleyelim.
İngiliz biberli kelebekleri* iki farklı türdür, açık ve koyu. Sanayi devriminden önce, koyu renkli kelebeklere nadir rastlanıyordu. Sanayi devriminin en kötü yıllarında hava çok isliyken koyu renkli kelebekler daha sık görülmeye başlandı. Geçtiğimiz yıllarda, havanın temizlenmesi için büyük çabalar gösterildiğinden beri, açık renkli kelebekler, koyu renklilerin yerini almaktadır. Bu fenomen ile ilgili olarak H B. D. Kettlewell ünlü makalesinde aşağıdaki açıklamayı önermiştir:
Kuşlar en iyi görebildikleri tür kelebekleri yer.
Sanayi devriminden önce İngiltere’de, ağaçlar açık renkli likenlerle kaplıydı. Bu durum açık renkli kelebeklerin yararına olmuştu, çünkü ağaçların kabuklarında görülmeleri çok zordu, koyu renkli kelebekler ise kolay görülebiliyordu, kuşlar koyu renklileri yiyorlardı. Sanayi devriminin en yoğun olduğu yıllarda, hava isliydi, bu sebeple ağaç kabukları da is yüzünden koyu idi. Bu sefer koyu kelebekleri görmek zorlaşmıştı, açık renkli kelebekler kolay görünür olmuştu ve kuşlar açık renkli kelebekleri yediler. Netice olarak koyu renkli kelebekler artarken açık renkli kelebekler azalmıştı.
Yaratılışçıların eleştirilerine rağmen bu açıklama zamanın sınamasına ayak diredi. Sanayi devriminden önce, açık renkli kelebekleri koyu renkli kelebeklere çeviren mutasyon elverişsiz (zararlı) iken, daha sonraki yıllarda elverişli bir mutasyon haline gelmiştir.
Mutasyonların neden yararlı ya da zararlı olmadıklarını anlamak için, mutasyonların ne olduğunu biraz bilmek yararlı olur. Mutasyon, kalıtımı kontrol eden genetik maddedeki bir değişikliktir. Genetik madde kromozomlarda bulunur. Bitkiler ve hayvanlarda her kromozomdan bir çift mevcutken, bakterilerde sadece tek kromozom vardır. Bütün kromozomlardan bir çift ihtiva eden organizmalara diploid, tek kromozom ihtiva edenlere ise haploid denir.
Kromozomlar genlere ayrılır, gen bir sıra DNA uzantısıdır, diğer bir deyişle nükleotidler (kısaca A,G,C,T) dizisidir. Genin bulunduğu yere lokus denir (Gen içindeki nükleotidin pozisyonu ile karıştırmayın). Bir yaratıktan diğerine belirli bir lokusta bulunan DNA diziliminin küçük bir biçimde farklı bulabilirsiniz. Bunlar, bazen karıştırılarak farklı genler olarak nitelense de, çoğunlukla farklı aleller olarak bilinir. Gelin karıştırmamak için farklı aleller diyelim, zaten bu standart terimdir.
Eğer hayvan ve bitki popülasyonlarına bakarsak, genlerin %10 ile %20’si arasında birden fazla alel buluruz. Diğer bir deyişle bir popülasyonun tüm üyelerine baktığımızda, belirli bir lokusta %10 ile %20 arası, birden fazla çeşit DNA dizisi görürüz. Bir popülasyonda belirli bir gen için ikiden fazla alel olabilir.
Biberli kelebeklerimizin, kelebeğin açık ya da koyu renkli olduğunu belirleyen bir geni vardır. Kelebekler diploid olduklarından tüm genlerden iki tane vardır. Eğer belirli bir genin alelleri aynıysa, kelebek bu gen için homozigot’dur, eğer aleleler farklı ise kelebek bu gen için heterozigot’dur. Eğer her iki alel de aynı ise, hangi alelin olduğuna bağlı olarak kelebek açık veya koyu renkli olacaktır. Bazen “hangi gen” deniyor ama bu, gen ve alel karıştırıldığı için şaşırtıcı olur. Eğer bir kelebek iki farklı alele sahipse, diğer bir deyişle heterozigot ise, kelebeğin rengi hangi alelin baskın olduğuna bağlıdır. Biberli kelebeklerde koyu renk baskındır, yani heterozigot açıktan ziyade koyu olacaktır.
Şimdi bir genin nasıl değişebileceğini, yani bir alelin nasıl başka bir alele dönüştüğünü tartışalım. Bu dönüşüme yol açabilecek birkaç yol vardır. Bir nükleotidin yerini başka bir nükleotidin alması halinde nokta mutasyonu elde ederiz. Bir bölüm uç uca takas edilebilir. Bir bölüm kesilip atılabilir. Bir bölüm eklenebilir. Veya tüm gen kopyalanmış olabilir. (Daha fazla bilgi için “Mutasyonun farklı türleri ve etkileri” bölümüne bakınız.)
Bunlardan biri olunca sonuç nedir? Çoğunlukla bu değişimin ya herhangi görünür bir etkisi olmaz ya da ölümcül olur. Protein kodlayan genler uzerinde protein dizisi genetik kod halinde yazilidir. Genetik kod gerekenden fazladır (teknik olarak dejenere denir) yani farklı nükleotid üçlüleri aynı aminoasiti kodlarlar. Bu gerekenden fazlalık dolayısıyla nokta mutasyonunun kodlanan protein üstünde hiç etkisi olmayabilir; bu mutasyonlar sessiz mutasyon olarak bilinir. Eğer dizin atılma veya takas sebebi ile değiştirilmişse kodlama dizini (üçlü okuntu) bozulduğundan sonuç olasılıkla ölümcüldür. Bununla beraber bu her zaman geçerli değildir. Çünkü bir şekilde DNA bölümlerini genlerden atan veya genlere ekleyen ve kodlamayı bozmayan süreçler vardır.
Diyelim ki bu ne sessiz ne ölümcül olmayan mutasyonlardan biri söz konusu. Sonuç olarak biraz değişik bir protein elde ederiz. Genelde bu yeni proteinin çalışma şekli eskisine çok yakın olur ve tepkimeleri katalize eder. Bazen bu değişimin işlevsel yeteneği değişir ve farklı bir tepkimeyi katalize eder. Bu olduğunda, özgün görevi yerine getiren başka bir protein de olabilir ve bu durumda yeni bir yetenek katmış oluruz. Eğer başka protein olmasaydı, özgün yeteneği kaybetmiş ve yenisi ile yer değiştirmiş olurduk. Enzimlerdeki değişiklikler (tepkimeleri katalize eden proteinler) nadiren ya-hep-ya-hiç önermelerdir.
Gen ikileşmesi yeni genler elde etmenin bir yolu olduğu için önemlidir. Gen ikileştiğinde kopyalardan biri değişirken diğeri aynı kalır.
Genler, organizmaya zarar vermeden ne kadar değiştirilebileceklerine göre çok fazla değişirler. Temel metabolizmaları ve ikileşme (replikasyon), yazılma (transkripsiyon), ve (çeviri) translasyon mekanizmaları gibi bileşenleri kodlayan bazı genleri zarar görmeksizin değiştirmek zordur. Bir organizmadan diğerine bunlarda çok az değişiklik görürüz. Bu çeşit genlere korunmuş genler denir.
Net sonuç nedir diye sorabilirsiniz. Bazı mutasyonlar ölümcül ya da çok zararlıdır. Bu mutasyonlar anında elenir. Bazıları sessiz ve önemsizdirler. Bazen bir mutasyon kesinlikle avantajlıdır, bu nadirdir ama olabilir. Sessiz olmayan ve elenmemiş mutasyonların hemen hepsi, ne tamamen avantajlı ne de yıkıcıdır. Mutasyon biraz farklı bir protein üretir, ve hücre ve canlı organizma biraz farklı çalışır. Bir mutasyonun zararlı veya faydalı olması çevreye bağlıdır, ikisi de olabilir.
Eğer bunun hakkında düşünürseniz, hayatın şu şekilde işlemesi gereklidir, mutasyonlar (genetik maddedeki değişimler) her zaman oluyor. Ortalama bir insanın 50 ila 100 arası mutasyonu vardır ama yaklaşık 3 tanesi kayda değerdir, fiilen bir proteini değiştirirler. Eğer bu mutasyonlar zararlı olsalardı, yaşam kısa sürede sona ererdi.
Çoğu mutasyon düzenli olarak ne zararlı ne de yararlı olmasına rağmen, belirli bir çevre içinde zararlı ya da yararlı olabilir. Çevreler sürekli değişim halindedir ve bir popülasyonun her üyesi, diğerlerinden biraz daha farklı bir çevrede yaşar. Bazı organizmalar yaşar, bazıları yaşamaz. Bazıları ürer, bazıları üremez. Hem yaşayıp, hem üremeyi başaran canlıların genleri aktarılır. Organizmada çevreye göre elverişli olan her farklılık gelişir.
Mutasyonların çevreye bir tepki olarak ortaya çıkmadığını anlamak önemlidir, sadece meydana gelirler. Gayet sıklıkla bir mutasyon bir popülasyonda meydana geldikten sonra kaybolur, çünkü organizmanın dölü yoktur veya mutasyonu dölüne aktarması vuku bulmamıştır; mutasyonun yararlı olsa bile bu olabilir. Bazen bir mutasyon popülasyon içinde, herhangi bir avantaj sağlamadığı halde şans eseri yerleşebilir; bu genetik sürüklenme olarak bilinir.
Mutasyonların bir kerelik ortaya çıkmadığının bilinmesi de önemlidir. Nadiren oluşurlar ama bir tür içinde tekrar tekrar olmayı sürdürürler. Mutasyon etki olarak elmadan bir lokma almaktan daha fazlasını ifade eder; eğer ilk görüldüğü zaman ortaya çıkmasa bile başka bir şansı olur.